Hazret-i Peygamber’in Değeri ve Biz
1 sayfadaki 1 sayfası
Hazret-i Peygamber’in Değeri ve Biz
Rasûlullâh Efendimiz’in kadrini ve şerefini idrak ve tahsil etmeden Allâh’a doğru yol almak mümkün değildir. Nitekim Cenâb-ı Hak, Kur’ân’da bize Hazret-i Peygamber’e verdiği değeri bilhassa ifâde buyurmaktadır:
“Şüphesiz ki Allâh ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey mü’minler! Siz de O’na çokça salavât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin!”
(el-Ahzâb, 56)
Cenâb-ı Hak da Peygamber Efendimiz’e salât etmektedir. Yarattığı en yüce mahlûkuna bizzat kendisi ve melekleri salât etmektedirler. Bunun gerçek keyfiyetini, bizim kalbimizin, şuurumuzun, idrakimizin kavraması mümkün değildir. Cenâb-ı Hak yarattığı bir mahlûkuna nasıl salât eder? Bu hususta bazı îzahlar olmakla birlikte hakîkatte bir sırr-ı ilâhîdir. Fakat şurası âşikar ki, Cenâb-ı Hakk’ın Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e çok müstesna bir muhabbeti ve îtinası vardır. Allâh Teâlâ, bizim de bunu kavramamızı istiyor ve şöyle emrediyor:
“Ey mü’minler! Siz de O’na çokça salavât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin!”
Ancak bu salavâtı ve bu selâmı sadece dilimiz yerine getirmemelidir. Her hâlimiz O’na salavât ve selâm mâhiyetinde olmalıdır. Âile hayatımızda, iş hayatımızda, insanlarla muâmelelerimizde her davranışımız, Hazret-i Peygamber’e salât ve selâma lâyık bir kıvamda tezahür etmelidir. Meselâ düşünmeli ki Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz benim âile hayatımdan, ticâretimden ve insanlarla muâmelelerimden O’na yansıyan davranışlara tebessüm eder mi? Yavrularımı yetiştirmeme tebessüm eder mi? İbadet hayatıma tebessüm eder mi?
Bu sualleri bugün kendimize sorup nefsimizi ve gönlümüzü hesaba çekmezsek, mîzân etmezsek yarın mahşer günü hesap ve mîzânımız daha dehşetli olacaktır. Hiç şüphesiz ki kıyâmet gününde hepimize:
اقْرَأْ كَتَابَكَ كَفَى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا
“Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.” (el-İsrâ, 14)
buyrulacaktır.
O zaman amel defterlerimizde gizli ve saklısıyla her hâlimizi göreceğiz. Kendi hayatımızı, filmimizi seyredeceğiz. Namazlarımızı nasıl kılmışız? Oruçlarımızı nasıl tutmuşuz? Sadece şekil olarak mı ibadet etmişiz, yoksa ruhumuz ve kalbimizle de kulluğumuzu yerine getirebilmiş miyiz? Allâh’ın dünyada iken bize sayısız nimetlerine karşı neler yapmışız? Lutfedilen ruh, akıl, zekâ, para, mal, mülkün ne kadarını infak edebilmişiz? Ne kadarını boşa harcamışız? Allâh’ı ve Hazret-i Peygamber’i ne kadar sevmişiz ve ne kadar Allâh ve Rasûlü’nün ahlâkına bürünebilmişiz?
Bütün bunlar yarın amel defterimizde bize gösterilecek ve kıyâmet ekranlarında seyrettirilecektir. Ancak asıl mesele, burada görüp hâlimizi seyredebilmek ve gerekli tedbiri alabilmektir.
“Şüphesiz ki Allâh ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey mü’minler! Siz de O’na çokça salavât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin!”
(el-Ahzâb, 56)
Cenâb-ı Hak da Peygamber Efendimiz’e salât etmektedir. Yarattığı en yüce mahlûkuna bizzat kendisi ve melekleri salât etmektedirler. Bunun gerçek keyfiyetini, bizim kalbimizin, şuurumuzun, idrakimizin kavraması mümkün değildir. Cenâb-ı Hak yarattığı bir mahlûkuna nasıl salât eder? Bu hususta bazı îzahlar olmakla birlikte hakîkatte bir sırr-ı ilâhîdir. Fakat şurası âşikar ki, Cenâb-ı Hakk’ın Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e çok müstesna bir muhabbeti ve îtinası vardır. Allâh Teâlâ, bizim de bunu kavramamızı istiyor ve şöyle emrediyor:
“Ey mü’minler! Siz de O’na çokça salavât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin!”
Ancak bu salavâtı ve bu selâmı sadece dilimiz yerine getirmemelidir. Her hâlimiz O’na salavât ve selâm mâhiyetinde olmalıdır. Âile hayatımızda, iş hayatımızda, insanlarla muâmelelerimizde her davranışımız, Hazret-i Peygamber’e salât ve selâma lâyık bir kıvamda tezahür etmelidir. Meselâ düşünmeli ki Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz benim âile hayatımdan, ticâretimden ve insanlarla muâmelelerimden O’na yansıyan davranışlara tebessüm eder mi? Yavrularımı yetiştirmeme tebessüm eder mi? İbadet hayatıma tebessüm eder mi?
Bu sualleri bugün kendimize sorup nefsimizi ve gönlümüzü hesaba çekmezsek, mîzân etmezsek yarın mahşer günü hesap ve mîzânımız daha dehşetli olacaktır. Hiç şüphesiz ki kıyâmet gününde hepimize:
اقْرَأْ كَتَابَكَ كَفَى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا
“Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.” (el-İsrâ, 14)
buyrulacaktır.
O zaman amel defterlerimizde gizli ve saklısıyla her hâlimizi göreceğiz. Kendi hayatımızı, filmimizi seyredeceğiz. Namazlarımızı nasıl kılmışız? Oruçlarımızı nasıl tutmuşuz? Sadece şekil olarak mı ibadet etmişiz, yoksa ruhumuz ve kalbimizle de kulluğumuzu yerine getirebilmiş miyiz? Allâh’ın dünyada iken bize sayısız nimetlerine karşı neler yapmışız? Lutfedilen ruh, akıl, zekâ, para, mal, mülkün ne kadarını infak edebilmişiz? Ne kadarını boşa harcamışız? Allâh’ı ve Hazret-i Peygamber’i ne kadar sevmişiz ve ne kadar Allâh ve Rasûlü’nün ahlâkına bürünebilmişiz?
Bütün bunlar yarın amel defterimizde bize gösterilecek ve kıyâmet ekranlarında seyrettirilecektir. Ancak asıl mesele, burada görüp hâlimizi seyredebilmek ve gerekli tedbiri alabilmektir.
hureyre- Mesaj Sayısı : 32
Kayıt tarihi : 29/10/08
Similar topics
» PEYGAMBER EFENDİMİZİN (s.a.v) ÜSTÜNLÜKLERİ
» PEYGAMBER EFENDİMİZİN (s.a.v) MUCİZELERİ
» PEYGAMBER EFENDİMİZİN (s.a.v) ŞEFAATİ
» PEYGAMBER EFENDİMİZİN (s.a.v) İSİMLERİ
» PEYGAMBER DÜŞMANI DİN DÜŞMANIDIR
» PEYGAMBER EFENDİMİZİN (s.a.v) MUCİZELERİ
» PEYGAMBER EFENDİMİZİN (s.a.v) ŞEFAATİ
» PEYGAMBER EFENDİMİZİN (s.a.v) İSİMLERİ
» PEYGAMBER DÜŞMANI DİN DÜŞMANIDIR
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz